Hayatım Yolunda Ama Hâlâ Mutsuzum: Varoluşsal Boşluk Üzerine Bir Yolculuk
“Her şeyim tamam ama içimde tarif edemediğim bir boşluk var. Sanki bir şey eksik ama ne olduğunu bilmiyorum.”
Bu cümle, özellikle son yıllarda birçok danışanımın seanslarda dile getirdiği bir duygu durumunun özeti gibi. İyi bir iş, düzenli bir hayat, sosyal çevre, belki bir aile… Ama yine de huzur yok, iç doyum eksik, bir arayış hâli var. Bu durum sadece psikolojik değil, aynı zamanda varoluşsal bir sıkıntının işareti olabilir. Modern çağın insanı için bu, giderek daha yaygın bir ruhsal zemin haline gelmiştir.
Bu yazıda, bu durumu psikiyatri ve psikoterapi perspektifinden ele alacak; ayrıca felsefi boyutuyla da “neden her şey yolunda olsa da mutlu olamayabiliyoruz?” sorusuna birlikte bakacağız.
1. Varoluşsal Boşluk Nedir?
Varoluşsal boşluk, kişinin hayatında bir yön, anlam ya da amaç hissedememesi durumudur. Dışarıdan her şey mükemmel görünürken içeride derin bir anlamsızlık hissi vardır. Psikiyatri alanında bu durum depresyonla karıştırılsa da her zaman bir ruhsal bozukluğa işaret etmez. Bazen sadece insan olmanın, bilinçli yaşamanın ve kendini sorgulamanın kaçınılmaz sonucudur.
Avusturyalı nörolog ve psikiyatrist Viktor Frankl, bu durumu “logoterapi” adını verdiği yaklaşımında şöyle özetler:
“İnsan, yalnızca mutlu olmakla değil, anlamlı yaşamakla tatmin olur.”
Bu nedenle her şeyin yolunda gitmesine rağmen “eksik bir şeyler var” hissi, aslında bir çağrıdır: “Kendine dön, hayatına anlam kat!”
2. Psikolojik Açıdan Bu Hissin Kaynağı Nereden Geliyor?
Bu hissin altında yatan psikolojik nedenler genellikle şu başlıklar altında toparlanabilir:
a. Otomatik Pilot Hayat
Günümüz insanı çoğunlukla bir “checklist” üzerinden yaşam kuruyor: Okulu bitir, işe gir, evlen, çocuk yap, ev al… Ancak bu hedefler gerçekleştikçe insan kendine “tamam da sonra ne olacak?” diye sormaya başlıyor.
b. Gerçek İhtiyaçlardan Kopmak
Toplumsal ve ailevi beklentiler, kişinin kendi öz arzularından uzaklaşmasına neden olabiliyor. Başkasının hayalini yaşarken kendi hayalinin ne olduğunu unutmak, zamanla içsel huzursuzluğu doğuruyor.
c. Duygusal Bağ Kuramama
Sosyal medya, hızlı iletişim ve yüzeysel ilişkiler çağında insanlar birbirine ulaşabiliyor ama gerçek bağ kuramıyor. Derin ilişki eksikliği ise yalnızlığı ve boşluğu besliyor.
d. Kimlik Belirsizliği
“Kimsin?” sorusuna yanıt veremeyen kişi, başarılarıyla ya da sahip olduklarıyla kendini tanımlamaya çalışıyor. Ancak içsel kimlik duygusu gelişmeden, dışsal başarılar geçici doyum sağlar.
3. Felsefi Açıdan Varoluşsal Sorgulama
Felsefe tarihinde birçok düşünür, insanın bu içsel boşluk duygusunu anlamaya çalışmıştır:
▸ Albert Camus, bu hissi “absürt” olarak tanımlar. Hayatın anlamsızlığını kabul etmek ve buna rağmen yaşamaya devam etmek cesaret ister der.
▸ Søren Kierkegaard, varoluşsal sıkıntının Tanrı’ya ve kendine yabancılaşmaktan kaynaklandığını savunur.
▸ Nietzsche, hayatın anlamını insanın kendisinin yaratması gerektiğini vurgular. Ona göre birey, kendi değerlerini ve amaçlarını belirlemelidir.
Bu filozoflar bize şunu söyler: İnsan mutlu olmak için değil, anlam bulmak için yaşar. Ve bu anlam her birey için farklıdır.
4. Bu Hissiyatla Nasıl Başa Çıkabiliriz?
✅ 1. Farkındalık Geliştirin
Öncelikle bu hissi bastırmak yerine fark edin. Sürekli meşguliyetle, sosyal medyayla ya da işlerle üzerini örtmeyin.
✅ 2. Kendinize Sorular Sorun
-
Gerçekten ne istiyorum?
-
Hayatta beni ne heyecanlandırır?
-
Ben kimim, neyle var oluyorum?
✅ 3. Değer Odaklı Yaşayın
ACT (Kabul ve Kararlılık Terapisi) gibi terapötik yaklaşımlar, kişinin hayatını kendi değerleri doğrultusunda yapılandırmasına yardımcı olur.
✅ 4. Psikoterapi Desteği Alın
Bu hissin kökenine inmek, çocukluk deneyimlerinden aile ilişkilerine kadar birçok alanda iç görü kazanmak için terapi süreci çok değerlidir.
✅ 5. Küçük Anlamları Önemseyin
Hayat büyük cevaplardan çok, küçük anlamlarla ilerler. Sevdiğiniz bir şarkıyı dinlemek, iyi bir sohbet, içten bir teşekkür… Bunlar da yaşamın parçalarıdır.
5. Kapanış: Bu Hissiyat Bir Hastalık Değil, Bir Davettir
Her şeyin tam olmasına rağmen mutlu olamamak, sizi hasta yapmaz. Bu his, daha sahici bir hayat kurmanız için bir uyarıdır. Kendi benliğinizi tanımak, yaşamınıza yön vermek ve kendinizle yeniden bağ kurmak için bir başlangıç olabilir.
Hayatın anlamı size hazır sunulmaz. Onu kendiniz inşa edersiniz.